Ticaret hukuku, ticari iş ve işlemlere uygulanan hukukun bir dalıdır. Ticaret hukuku başlı başına bir hukuk dalıdır, bağımsızdır. Ticaret hukukunun en çok ilişkili olduğu hukuk dalları ise borçlar ve medeni hukuktur.  Ticaret hukuku 6 alt başlıkta incelenir. Bunlar: Ticari İşletme Hukuku, Şirketler Hukuku, Kıymetli Evrak Hukuku, Taşıma Hukuku, Deniz Ticareti Hukuku ve Sigorta Hukukudur.

Ticaret Hukukunun Özellikleri ve Sistemleri

-    Ticaret hukuku, örf ve âdet kurallarına önem verir.
-    Ticaret hukuku, özel hukukun bir dalıdır.
-    Yapılan ticari işlemlerde kamu güvenini sağlamak için daha çok şekilcilik ön plandadır.
-    Özel hukuk alanında görmeye aşikâr olduğumuz ‘tarafların eşitliği ilkesi’ ticaret hukukunda sınırlamaya tabi tutulmuştur.

Ticari İşletme Hukuku

Ticari işletme hukuku, tacir ile ticari işletmesinin faaliyetlerini düzenler. Ticari işletmeyi idare eden ve yöneten kişiye tacir denir. Ticari işletme hukuku TTK’nın 11 ile 123. maddelerinde düzenlenmiştir. Ticari işletme hukukunun konuları şunlardır: Ticari işletme, cari hesap, haksız rekabet, tacir olmanın hükümleri, ticari işletmenin kuruluşu, ticari işletmenin devri.

Şirketler Hukuku

Şirketler hukukunun konusu şirkettir. Şirket, iki ya da daha fazla kişinin mal ve emeklerini bir sözleşme ile birleştirerek topluluk oluşturmasıdır. Türk Ticaret Kanunu’nda 5 tane şirket türüne yer verilmiştir. Bu şirket türleri: kolektif, komandit, limited, kooperatif ve anonim şirketlerdir. Şirketler hukuku da bu tür şirketlerin kuruluşunu, işleyişini ve sona ermeleri gibi birtakım kuralları düzenleyen bir hukuk kuralları bütünüdür. Şirketler hukuku TTK’nın 124 ile 644. maddelerinde düzenlenmiştir.
Bir şirketin kuruluşu, ana sözleşmesinin hazırlanması, ticaret siciline tescili, ticari unvanı, işleyişi, organları, karar alma mekanizmaları, yönetimi, denetimi, sona ermesi,  ticaret sicilinden terkini, ihyası ve sair hususlar bu dal altında düzenlenmiştir. 

Kıymetli Evrak Hukuku

Kıymetli evraklar üçe ayrılır. Bu evraklar, çek, poliçe ve bonodur. Bu üç evrak aynı zamanda kambiyo senetleri olarak da adlandırılır. Kıymetli evrak hukuku, çek, poliçe ve bonoların düzenlenmesi, devri ve geçerlilik şartlarını düzenler. Kıymetli evrak hukuku TTK’nın 645 ile 849. maddelerinde düzenlenmiştir.

Taşıma Hukuku

Taşıma hukuku önceki TTK’da Kıymetli evrak hukuku içerisinde yer alıyordu. Taşıma hukukunun konusu eşya ve yolcu taşımadır. Taşıma hukuku TTK’nın 850 ile 930. maddelerinde düzenlenmiştir.

Deniz Ticaret Hukuku

Deniz ticaret hukuku, deniz ticareti ile alakalı problemleri düzenleyen hukuk dalıdır. Deniz ticaret hukukunun konuları şunlardır: Gemi, bayrak, kaptan, denizaşırı satışı, yolcu ve eşya taşıma… Deniz ticaret hukuku TTK’nın 931 ile 1400. maddelerinde düzenlenmiştir.

Sigorta Hukuku

Sigorta, şahsın uğradığı maddi zararları güvence altına alan ve zararı karşılayan bir kurumdur. Sigorta hukuku, sigorta sektöründe çalışan kişilerin hakları ile sigorta sözleşmelerini düzenler. Sigorta hukuku TTK’nın 1401 ile 1520. maddelerinde düzenlenmiştir.

Ticari Davalar

Ticari bir işletmeyi ilgilendiren her dava mutlaka ticari dava sayılıp, ticaret mahkemesinde görülecek değildir. 
Mülga Ticaret Kanunu, bir ticari işletmeyi ilgilendiren, taraflardan birinin tacir olduğu bir hukuki ilişkiden kaynaklı davayı ticari dava saymaktaydı.  Ticari iş karinesine göre bir taraf için ticari olan iş, aksi belirtilmedikçe diğeri için de ticari iş niteliğinde olduğundan,  görev hususu da o dönemde ticari iş esasına göre belirlendiğinden, taraflardan biri tacir ise, dava asliye ticaret mahkemesi görevi alanı girmekteydi. Ancak, 6102 sayılı yeni Ticaret Kanunu bu yaklaşımı terk etmiştir.
6102 sayılı Ticaret Kanunu’nun düzenlemesinde; ticari davalar yine Ticaret Mahkemesinde görülür. Ancak, taraflardan binin tacir olması, bir davayı ticari dava olarak tanımlamak için artık yeterli değildir. TTK ‘nın bu yeni düzenlemesinde ticari davalar mutlak ve nispi ticari davalar diye ikiye ayrılır.

1. Mutlak Ticari Davalar

A. Ticaret Kanununa göre mutlak ticari davalar
Bu davaların neler olduğu Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK)  4. maddesinde somut olarak belirtilmiştir.
TTK 4/1, 1-6 bentlerinde gösterilen hususlardan doğan davalar mutlak ticari davalardır. Bir konu Ticaret Kanununda düzenlenmişse, o konuda açılacak dava mutlaka ticaret mahkemesinde görülür. İstisnaları mevcuttur. Örneğin hem Ticaret Kanunu’nu hem de Tüketici Kanununu ilgilendiren bir meselede, önceki kanun sonraki kanun ayrımı veya genel kanun, daha özel kanun ayrımı nedeniyle tüketici hukukunu ilgilendiren meseleler, tüketici mahkemesinde görülmek durumunda olabilir Bu ayrım genellikle Yargıtay içtihatları çerçevesinde şekillenir ve içtihatlar da zaman içinde değişiklik gösterebilir. 2012 yılında getirilen değişiklikle ticari konulardaki çekişmesiz yargı işleri de ticaret mahkemesi görev alanında sayılmıştır. 
MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda (Türk Ticaret Kanununda)
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, 
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.

B. Özel kanun hükümleri gereğince mutlak Ticari sayılan davalar
TTK. nın 5. maddesinin 2. fıkrasında, bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4. madde hükmünce ticari sayılan davlarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde görüleceği belirtilmiştir. Başka bir deyişle, ticari davalar sadece Türk Ticaret Kanununda sayılanlarla sınırlı olmayıp özel kanunlarda da ticari olduğu belirtilen davalar mevcuttur. 
Özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davaları sayacak olursak:
•    Finansal kiralama sözleşmesinden doğan davalar ticari dava niteliğindedir.(Finansal Kir. K. 31)
•    İflas davası da borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinde açılır (İİK 154/IV,156/Iİ158,173/I,174,182,235,254,313-314).
•    TİRK.’nin 22. maddesine göre bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, ticaret sicilinin bulunduğu mahallin ticaret mahkemesinin görevi dahilindedir.
•    Kooperatifler K. 99 maddesi uyarınca bu kanundan düzenlenen hususlardan doğan davalar, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari sayılır.
•    Oda ve borsa üyelerine verilen disiplin cezaları (5590 S.k. m. 74/8) .
Sadece bir taraf için ticari sayılan işler TTK m. 19/2 ye göre bir sözleşmeden doğmuşsa diğer taraf için de ticari sayılabileceği halde, kural olarak “ticari dava” sayılmayacak ve hakkında ticari hükümler uygulanmakla beraber anlaşmazlık genel mahkeme olan Asliye hukuk Mahkemesinde çözümlenecektir. Borçlar Kanunu’nun havale (m. 457-462), vedia (463-482) düzenlemelerine ilişkin konulardan doğan davalarla telif/eser hakkı düzenleyen kanun FSEK M. 69-70 SVMEK m. 8 düzenlemelerine ilişkin konulardan doğan davalar taraflardan birinin ticari işletmesi ile ilgili oldukları takdirde ticari dava sayılırlar. Dolayısıyla, bu tür hukuki uyuşmazlığın ticari dava sayılması için tarafların sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması yeterlidir. Ticari işletmenin havale, vedia ve telif hakkı ile ilgili olan ilişkisi yeterli olup bu ilişkideki işlem ve sözleşmenin tarafı olması şart değildir. 

2. Nispi Ticari Davalar (her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar)
Türk Ticaret Kanununda düzenlenen (4.1.a) bir konuya ilişkin olmasa veya 4. Maddenin 1. Fıkrasının b-f bentleri arasında tahdidi (sınırlı) olarak gösterilen davalardan olmasa dahi, Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesine göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar” ticari dava niteliğindedir. 
Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesi ticaret karinesini düzenlemiştir. 
Bu karineye göre; “Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak;  gerçek kişi  olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır.”  “Taraflardan yalnız biri için ticari  iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” 
Ticari iş karinesinden dolayı da işin ticari iş olması onun ticari dava olmasını gerektirmez. Ticari dava olması için diğer şartlar da gerçekleşmelidir
Mülga Ticaret Kanunu’nda ticari dava sayılmak için getirilen kıstas “ticari iş” iken, yeni dönemde “ticari işletmeden kaynaklı” olmaktır. Yeni TTK nun 19. Maddesinde yine ticari iş karinesi düzenlenmiştir. Bir taraf için ticari iş sayılan husus diğer taraf içinde ticari iş sayılır.  Ancak, her iki Kanun arasındaki fark, yeni düzenlemede görevin “ticari iş” olmaya bağlanmayıp, davanın her iki tarafının da ticari işletmesinden kaynaklanmasına bağlanmasıdır.
Yukarda belirtilen mutlak ticari davalar ile bir ticari işletme ile ilgili olması şartıyla, havale vedia ve telif hukukundan kaynaklananlar dışındaki (bunlar için yukarıda belirtilen özel hükümler mevcuttur) bir davanın ticari dava sayılabilmesi için;
•    davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin her iki tarafının da tacir olması ve 
•    aynı zamanda da uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması
gereklidir.
Örneğin, Borçlar Kanunu’nda  yer alan adi ortaklığın ortakları arasındaki davalar nispi ticari dava teşkil eder.
Tüzel kişi tacirlerin bütün işleri ticari niteliktedir. Örneğin bir limited şirketin, bir anonim şirketin her işlemi ticari bir işlemdir, ticari iş oluşturur.
Gerçek kişi tacirlerin ise iki istisnası dışında işlemleri ticaridir. Bu istisnalar; 1. İşlemin  yapıldığı sırada  ticari İşletme ile ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirilmesi durumu veya 2. işin ticari sayılması için durum elverişli  olmazsa yapılan işin ticari nitelikte sayılmaması durumudur. Bu sebeplerle tüzelkişi tacirlerin işleri ticari dava olurken, gerçek kişi tacirlerin işlemleri iki istisnadan birinin olayda mevcut olmaması ve işin her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari davaya konu olur. 

Ticari davaların ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler
Bir ticari dava (ister mutlak, ister nispi ticari dava olsun) ticaret mahkemesinde görülür.  Bir yerde kurulmuş “asliye ticaret mahkemesi” varsa o mahkemede, yoksa asliye hukuk mahkemesince “asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla” görülür. Davada ticari davaya özgü usul kuralları uygulanır. 
Ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisidir.
Yeni Ticaret Kanunu’nun kabulü sırasında, önceki Ticaret Kanunu dönemindeki gibi bu iki mahkeme arasındaki ilişki “işbölümü” ilişkisi olarak düzenlenmiş iken sonradan yapılan 26.6.2012 tarihli değişiklikle “görev” ilişkisi haline getirilmiştir. (TTK nın 5. Maddesinin 3. Fıkrası)
İşbölümü ile görev arasındaki fark;  ilkinin ancak davalı tarafça süre içinde “ilk itiraz” olarak ileri sürülmesi halinde hakim tarafından incelenebilirken, (davalı davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğini hiç ileri sürmemiş veya süresinden sonra ileri sürmüş ise mahkemece dikkate alınamazken) ikincisinin yargılamanın her aşamasında, davalı tarafça ileri sürülsün veya sürülmesin hakim tarafından resen göz önünde bulundurulabilmesidir. Görev kamu düzenine ilişkin bir husus olduğundan, görevsiz mahkeme tarafından verilen kararın esası özünde doğru dahi olsa karar yargılamanın her aşamasında (kesinleşmeden önce), taraflarca istinaf ya da temyiz sebebi yapılmamış ise dahi resen (kendiliğinden)  dikkate alınacak bu yanlışlık nedeniyle bozulur.
Davanın görevli mahkemede açılması usul ekonomisi açısından önem taşır. Aksi hal zaman, emek kaybı ve yersiz masrafa yol açar.

Ticari Davalarda Deliller:  

Genel Olarak 


28.2.2018 tarihli 7101 sayılı Kanunun 61. Maddesi ile değişik Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Maddesinin 2. Fıkrasına göre “ Ticari davalarda da deliller ve bunların sunulması 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir, miktar veya değeri yüz bin Türk Lirasını geçmeyen davlarda basit yargılama usulü uygulanır.

Fatura ve Teyit Mektubu

TTK Madde 21: Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış veya üretmiş,  bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği  kabul etmiş sayılır.
Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla, ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.

Ticari Defterlerin İspat Kuvveti 

Türk Ticaret Kanunun 64 ve devamı maddeleri uyarınca tacirlerin (gerçek veya tüzel kişi tacir olsun) ticari defter tutma yükümlülüğü vardır. 
Aynı Kanunun 83. maddesinde, mahkeme istediği takdirde ticari defterlerin hukuki uyuşmazlıklarda ibrazı yükümlülüğü öngörülmüştür.

TTK MADDE 83:

(1) Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.
(2) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, yargılamayı gerektiren davalarda hazırlık işlemlerine ilişkin hükümleriyle senetlerin ibrazı zorunluluğuna dair olan hükümleri ticari işlerde de uygulanır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 82. Maddesine göre;
Ticari işlerden dolayı tacir sıfatını haiz olan kimseler arasında çıkan ihtilaflarda ticari defterler aşağıdaki maddelerde gösterilen şartlar dairesinde delil olarak kabul olunur.
Tasdike tabi olmayan defterler ancak 69 uncu madde gereğince tasdike tabi olup da tasdik edilmiş olan ilgili defterlerle birlikte delil olarak kabul olunur.
Bir tacirin tuttuğu bütün defterlerin birbirini teyit etmesi şarttır; aksi takdirde defterler delil olmaktan çıkar.

Yemin

Ticari defterlerin ispat kuvveti karşısında “yemin” delili ticari davalar için HMK’nın 83. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir.
HMK m. 83: Mahkeme, aşağıdaki hükümler gereğince, defter münderecatını sahibi lehine hükme medar görmüşse kanaatini kuvvetlendirmek için o kaydın doğru olduğuna ve davacının halen davalıda yerine getirilmesi gereken hakkı bulunduğuna dair defter sahibine tamamlayıcı bir yemin verir.
Taraflardan biri hasmın ticari defterlerinin münderecatını kabul edeceğini mahkeme huzurunda beyan etmiş iken hasmı ticari defterlerini ibrazdan imtina ederse, mahkeme, defterlerin ibrazını istemiş olan tarafa iddiasının sıhhati hakkında bir yemin verir.
SAHİBİNİN ALEYHİNDE: HMK m. 84: Kanuna uygun olarak veya olmıyarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. Şu kadar ki; kanuna uygun olan defterlerde sahibi lehine olan kayıtlar dahi aleyhindeki kayıtlar gibi muteber olup bunlar birbirlerinden ayrılamaz.
 SAHİBİNİN LEHİNDE: HMK m. 85: Kanuna uygun bir surette tutulan ve birbirini teyit eden ticari defterlerin münderecatı sahibi lehine delil ittihaz olunur; şu kadar ki hasım tarafın keza kanuna uygun surette tutulmuş olan ve birbirlerini teyideden defterleri buna aykırı olur veya bu hususta hiçbir kaydı havi bulunmazsa yahut iddianın dayandığı kaydın aksi, vesika veya diğer muteber delillerle ispat edilirse sözü geçen kaydın ispat kuvveti kalmaz.
DİĞER TARAFIN ALEYHİNDE: HMK m. 86: Taraflardan birinin defterleri kanuna uygun olup da diğerininki olmaz veya hiç defteri bulunmaz yahut ibraz etmek istemezse; defterleri muntazam olan tacirin birbirini teyit eden defterlerindeki kayıtlar, diğeri aleyhinde delil olur. Hasım taraf, aleyhinde delil ittihaz olunan kaydın aksini muteber delillerle ispat edebilir.